Sinemada Latin ateşi

Posted by

PARAMPARÇA AŞKLAR KÖPEKLER (AMORES PERROS – 2000)

İşsiz genç Octavio, aşık olduğu ağabeyinin eşi Susana ile kaçarak yeni bir hayat kurmak ister. İhtiyacı olan parayı toplayabilmek için uysal köpeği Cofi’yi dövüştürür. Daniel, manken Valeria ile birlikte yaşamak için ailesini terk eder. İdealleri uğruna eşi ve kızını terk eden eski komünist gerilla El Chivo ise cezaevi yıllarından sonra hayatına yapayalnız bir kiralık katil olarak devam eder. Birbirlerine uzak, ama aslında yakın bu 3 hikayenin yolu bir trafik kazasında kesişir. Bir ülke eleştirisi sunarken varoluşçu sinemaya yeni bir soluk getiren Meksikalı yönetmen Alejandro Gonzalez Inarritu’nun ilk uzun metrajlı filmi olan Paramparça Aşklar Köpekler, Cannes ve BAFTA’dan ödüllerle dönmüştü. Aynı zamanda “Ölüm Üçlemesi”nin de ilk filmi… Latin Amerika sinemasının yeniden ayağa kalkmasında büyük katkısı olan Inarritu üçlemenin devam filmlerinde ise yüzünü Hollywood’a döndü.

TANRI KENT (CİDADE DE DEUS – 2002)


Keskin, acımasız gerçekliğin öyküsüdür Tanrı Kent… Brezilya favelalarında doğan çocukların makus talihine soğukkanlı bir bakıştır. 60’larda hükümet eliyle kent dışına sürülen gecekondu mahalleleri nasıl oldu da Rio De Janeiro’da polisin bile giremediği gettolara dönüştü? Organize suç ağının pençesindeki o masum yüzlerden nasıl katiller yaratıldı? İşte o favelalardan biri olan Cidade de Deus’da mahallenin gerçek çocuklarıyla çekilen film, hakimiyet savaşındaki çetelerin ortasında yetişen bir grup getto çocuğunun 60’lardan 80’lere uzanan suçla örülü öyküsünü anlatıyor. Fernando Meirelles ve Katia Lund’un yönettiği sinema tarihinin bu en kanlı ‘çocuk’ filminin senaryosu bizzat filme konu olan favelada yetişen Paulo Lins’in romanından uyarlandı.

 MACHUCA (2004)


Yönetmen Andres Wood’un Şili’deki ekonomik eşitsizliği, sosyal ayrımcılığı hedef tahtasına oturttuğu film, Pinochet’nin Allende’yi devirdiği 1973 darbesini farklı sınıflardan 2 çocuğun gözünden anlatıyor. İdealist bir peder sayesinde özel okulda eğitim şansı yakalayan “kenar mahalle” çocuğu Machuca, okulun varlıklı öğrencilerinden Gonzola ile yakın arkadaş olur. Gonzola, bıçkın Machuca sayesinde çekingenliğini üzerinden atmaya başlar. Machuca ise Gonzola sayesinde ilk kez bisiklete biner. İlk aşkı aynı kızda tadan, birbirlerinin yaralarını iyileştiren farklı dünyalardan bu iki masum arasında kurulan denge, sınıfsal çatışmanın ortasında mevcudiyetini koruyabilecek mi?

NO (2012)

Yıl 1988… Şili’de askeri darbe ile iktidara gelen Augusto Pinochet diktatörlüğünün 15. yılı. Şili halkı, ülkenin “yüce başkanı”nın 8 yıl daha iktidarda kalıp kalmayacağını oylamak üzere referanduma gider. Susturulmuş bir muhalefet, büyük ölçüde kontrol altına alınmış bir medya ve çaresizliği kabullenmiş bir toplum söz konusuyken büyük çoğunluk bu referandumdan ‘evet’ çıkacağında hemfikirdir. Oysa ki yalnızca 1 ay süren bir reklam kampanyası bir ülkenin makus talihini ters yüz edecektir. Peki genç reklam uzmanı Rene Saavedra’nın yönettiği bu kampanya, dikta rejiminin sonunu nasıl getirdi? Şili tarihinin akışını değiştiren o sürecin perde arkasını anlatan No, “Korkular değil, fikirlerdir güçlü olan” diyor.

HAL VE GİDİŞ (CONDUCTA – 2014)


Küba’nın “öteki” yüzüne eleştirel bir gözle bakan Ernesto Daranas imzalı Conducta, okulunda sorunlu bir çocuk olan 11 yaşındaki Chala’nın yaşamı üzerinden ülkenin sosyo-politik meselelerine, işçi sınıfının uğradığı ayrımcılığa odaklanıyor. Alkol ve uyuşturucu bağımlısı annesiyle yaşayan Chala, köpeklerini dövüştürerek ya da eğittiği güvercinlerini satarak evin geçimini tek başına sırtlanıyor. Bir çocuğun kaldıramayacağı zorluklarla boğuşan Chala, kendisini tek ifade biçimi şiddet olunca okulun istenmeyeni haline geliyor. Onun elinden tutan yegane isim olan idealist öğretmen Carmela, hem Chala’yı hem de onun kadar zorlu bir hayatı olan öğrencisi Yeni’yi kurtarmak isterken kendisini de riyakarlığın ortasında buluyor.

UZAKTAN (DESDE ALLA – 2015)


Armando orta yaşlı, varlıklı ve yalnız bir adamdır. Gizli bir tutkusu vardır; o da para karşılığı tuttuğu genç erkekler… Ama onlara dokunmaz, sadece belli bir mesafeden çıplak bedenlerini izlemek ister. Armando, bu fakir gençlerden biri olan Elder’den gördüğü şiddete rağmen, onu reddeden delikanlıya saplantılı derecede tutulur. Giderek birbirlerine yakınlaştıklarındaysa davranışlar dönüşür ve final sahnesinde zirveye ulaşılır. Yıllardır içinde gizli bir intikam duygusu besleyen Armando’nun bambaşka bir amacı vardır. Venezuela’da ataerkil bir toplumun tabularına ‘uzaktan’ bakan, bu nedenle soğuk bir anlatım dilini tercih eden film, ensest, eşcinsellik, homofobi kavramlarını sorgularken, ülkedeki sosyo-ekonomik adaletsizliğe dair de eleştiriler yöneltiyor. Uzaktan, Lorenzo Vigas’ın ilk yönetmenlik deneyimi olmasına rağmen Venedik Film Festivali’nde Altın Aslan’a uzandı.

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir