İzmir’de ve İskenderun’da hafta sonu deniz taştı. Bina girişleri, sokaklar su altında kaldı. Karadeniz sahil yolunu deniz suları kapladı. Bu bölgelerin ortak noktası denizin doldurulmuş olması. Peki buralar için hala umut var mı, yoksa bu su taşmalarına karşı bir önlem almak için çok mu geç kaldık?
Uzmanlara göre, dolgu bölgeler deniz taşmasından etkilenip belli dönemlerde sular altında kalma riskiyle karşı karşıya. Ancak bunun için alınabilecek veya alınmış, fakat kuvvetlendirilmesi gereken önlemler var.
İzmir örneği üzerinden doldurulmuş kıyılarda denizin neden kabardığını ve neden taşkın yaşandığını, Belçika ve Floransa’da buna karşı alınan önlemleri ve Türkiye’de uygulanabilirliğini inceleyelim.
BBC Türkçe’ye konuşan İzmir Yüksek Teknoloji Üniversitesi’nden (İYTE) kıyı mühendisliği ve doğal afetleri üzerine çalışan Dr. Doğan Kısacık, İzmir’de meydana gelen olayın sel olmadığını söylüyor.
Deniz taşmasının sebebininin, su seviyesi ve fırtına nedeniyle dalgaların boyu yükselince, dalganın kıyı koruma yapılarını aşması olduğunu belirtiyor. Bilimsel olarak buna dalga aşması deniliyor.
Su neden yükseliyor, şu an koruma var mı?
BBC Türkçe’nin sorularını yanıtlayan İTÜ Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi Meteoroloji Mühendisliği Bölümü ile Afet Yönetim Araştırma ve Uygulama Merkezi’nden Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu denizin kabarmasını şu şekilde açıklıyor:
“Kışın bazı meteorolojik olaylar çerçevesinde, belli bir yönde esen rüzgar kıyıya doğru deniz suyunu sürüklüyor. Dalgalar kabartıyor o bölgeyi. Bir kıyıda su çekilirken, diğer kıyıda yükseliyor.
“Bir de alçak basınç merkezi su seviyesini yukarıya çekiyor, kabartıyor. Deniz kabarıp, dalga yüksekliği artınca, fazla su denizden karaya geçiyor”.
Kısacık da bunun Ege’deki pek çok kıyı şeridi için geçerli olduğunu söylüyor:
“Doğal sahillerde dalga kıyıya yaklaştığı zaman kabarır ve kırılır, hafif bir şekilde sahile tırmanır ve geri döner ya. Bu, dalganın enerjisinin azalmasını sağlar.”
Ancak doğal kıyı çizgisi doldurulduğunda, denize doğru oluşturduğumuz bu dolgu alanını, denizin yıpratıcı etkisinden korumamız gerekiyor.
Kısacık, bunun için ya kıyı duvarı ya da denize bakan yüzü eğimli bir taş duvar yapıldığını belirtiyor.
İzmir’de Osmanlı döneminden itibaren sürekli doldurulan Konak-Alsancak sahilinde, insanların üzerine oturduğu duvar, aslında kıyıyı koruma duvarı.
Bu koruma duvarı, Karşıyaka ve Bayraklı tarafında da bulunuyor. Daha kuzeydeki Bostanlı ve Gediz Deltası kısmında ise, doğal kıyı çizgisinde eğimli, taşlardan oluşturulan bir koruma yapısı var.
Ancak sular bu koruma duvarlarını aştı, bu alanların arkasında taşkın oluştu.
‘Önlemler modifiye edilmeli’
Kısacık’ın aktardığına göre, geçtiğimiz hafta sonu, normalde bir metre olan deniz suyu 95 cm daha yükseldi. Bu çok ciddi bir artış. Ayrıca fırtına da şiddetli dalgaya yol açtı.
Böylece, dalgalar kıyı koruma yapısını aştı. Çünkü koruma yapıları su seviyesinin bu kadar yükselmesine hazırlıklı değil.
Deniz taşması her zaman oluyordu. Ancak BBC Türkçe’ye konuşan ODTÜ Kıyı ve Deniz Mühendisliği Araştırma Merkezi ile UNESCO Kuzey Doğu Atlantik ve Akdeniz Tsunami Uyarı Sistemi başkanlığı yapmış olan Prof. Dr. Ahmet Cevdet Yalçıner, son yıllarda denizin daha sık kabardığını, bu nedenle daha sık su taşması olduğunu belirtiyor.
Bütün bunlarda, iklim değişikliği de rol oynuyor.
Uzmanlar yaşananlardan ders çıkarılmasını ve iklim değişikliği de göz önünde bulundurularak planlama yapılmasını ve sahil koruma yapılarının modifiye edilmesini öneriyor.
Mikdat Kadıoğlu, 3621 sayılı Kıyı Kanunu’nu hatırlatıyor ve binaların kıyı şeridinden 100 metre uzakta olması gerektiğini ifade ediyor.
Önlem alınmadığında, her zaman yaşanan doğa olaylarının afete dönüştüğünü ifade eden Kadıoğlu, dolgu alanlara bina yapılmasının ve bu binaların savunmasız, dayanıksız tasarlanmasının felakete yol açtığını belirtiyor.
Kısacık hesaplamalara göre gelecek 100 yılda su seviyesinin yaklaşık 30 cm yükselebileceğini söylüyor.
Ayrıca, Kısacık’a göre 25-40 cm arası değişen gel git, fırtınanın en yoğun olduğu ana denk gelirse, taşkın daha da etkili olabilir. Üstüne üstlük, aynı anda aşırı yağış ve derelerin taşması da bu felaketin sonuçlarını ikiye katlayabilir.
Çözüm var mı?
“Kıyı çizgisini hemen boşaltamayız, ciddi bir maliyettir. Bu nedenle koruma yapılarını yeni koşullara adapte etmemiz lazım” diyen Kıvırcık iki seçenek öneriyor.
Gelen dalganın enerjisi azaltılmalıyız.
Bunun için, kıyı koruma duvarlarının denize doğru 15-20 metre öncesine batık dalgakıranlar yerleştirilebilir.
Kıyı koruma yapıları modifiye edilerek daha dirençli hale getirilebilir.
Örneğin, üzerine fırtına duvarı eklenebilir ya da yatay olarak art arda uzanan koruma duvarları yerleştirilebilir.
Geleneksel yöntem olan kıyı duvarlarının yüksekliğinin artırılması ise uzmanlar tarafından yeterli görülmüyor.
Ancak aslında yapılması gereken, doğal sahillerin yapılaşmaya açılmaması.
Kısacık, “Dolgu alan ve kıyı koruma yapılarının hemen ardını yapılaşmaya açmaktansa, doğal kıyı çizgisini bırakıp, kenti daha içeriye konumlandırmak gerekiyor. Böylece su seviyesi yükselir, fırtına ve taşkın olur, ardından su geri çekilir, ancak yapılara ulaşmaz. Örneğin Barcelona’da bu yapıldı” diyor.
Drenaj sistemleri ise deniz kabarmasında o kadar etkili bir yöntem değil.
“Drenaj sistemlerinde su çıkışları deniz seviyesinde ise, deniz suyu seviyesi yükseldiğinde işlevsiz kalır. Bu durumda tek alternatif pompaların kullanılması”.
‘Alsancak’a Belçika, Bostanlı’ya Floransa örneği uygulanabilir’
Kısacık ve doktora öğrencileri, Belçika ve Floransa olmak üzere çeşitli ülkelerle ortaklaşa projeler yürütüyor.
İzmir’de Alsancak tarafı için Belçika’da uygulanan art arda iki duvarlı “durgun dalga havuzu sistemi” öngörülüyor.
Bostanlı’daki eğimli taş dolgu kıyı yapısı içinse, aynı sistemin Floransa’da deneyleri yapılan biçimi uygulanabilir.
Bunlar İzmir’de mevcut yapıların modifiye edilmesiyle dalganın direncini yüzde 60’tan 80’e kadar azaltabilecek yöntemlerden ikisi.
elçika’da kıyı çizgisinin deniz seviyesinin altında olduğunu hatırlatan Kısacık, burada bent denilen kıyı koruma sistemi kullanıldığını anlatıyor.
“Su ilk duvarı aşsa bile arka kısmındaki kıyı koruma yapısı, yerleşime ulaşmadan suyu tutar. Bu İzmir’de uygulanabilir.”
Hollanda, Danimarka, Almanya’da da bu kıyı koruma sistemlerini güçlendirmek için araştırmalar devam ediyor.
Ahmet Cevdet Yalçıner de, Hollanda’da 1600’lerden beri deniz taşmaları yaşadığı için bunu engelleyecek yapılar inşa edildiğini söylüyor.
Türkiye için de alınan önlemlerin direncini artırmak için geç kalınmış değil.
Yalçıner korkmaya gerek olmadığını söylüyor:
“Hepsi bir deneyim. Önemli olan şimdilik can kaybı olmaması. Yapısal olarak tasarımlar, şartnameler geliştirilmeli, önlem ve adaptasyon yapılmalı”.