Yerli uçak gemisinin tasarımı ne anlatıyor? ‘KAAN’dan sonraki en büyük proje olur’

Geçtiğimiz günlerde Milli Savunma Bakanlığı tarafından yapılan açıklamanın ardından gözler yerli imkanlarla tasarlanıp inşa edilmesi planlanan uçak gemisine döndü. Savunma ve Denizcilik Araştırmacısı Kozan Selçuk Erkan, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na bağlı Dizayn Proje Ofisi tarafından paylaşılan fotoğraflar üzerinden uçak gemisi tasarımına ilişkin olası senaryoları Milliyet.com.tr’ye anlattı.

Milli Muharip Uçak ‘KAAN’ın ilk uçuşunu yapmasıyla tarihi bir günü geride bırakan Türk savunma sanayi, geçtiğimiz günlerde ortaya çıkan uçak gemisi tasarımıyla yeni bir maratona daha başlamaya hazırlanıyor. Geçtiğimiz günlerde Milli Savunma Bakanlığı (MSB) tarafından yapılan açıklamada, “Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın Yerli ve Millî Uçak gemisine sahip olunması yönünde verdiği direktif üzerine alınan kararla, Deniz Kuvvetleri Komutanlığımızın Dizayn Proje Ofisi tarafından tasarım faaliyetlerine başlandı” ifadelerine yer verilirken, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na bağlı Dizayn Proje Ofisi tarafından yapılan uçak gemisi tasarım fotoğraflarına da yer verildi.

Peki Savunma Sanayi Başkanı Prof. Dr. Haluk Görgün, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Ercüment Tatlıoğlu, BAYKAR Yönetim Kurulu Başkanı Selçuk Bayraktar, Millî Savunma Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erhan Afyoncu, ASELSAN Genel Müdürü Ahmet Akyol, HAVELSAN Genel Müdürü Dr. Mehmet Akif Nacar, ROKETSAN Genel Müdürü Murat İkinci gibi isimlerin de yer aldığı proje lansmanına ilişkin paylaşılan fotoğraflar, milli uçak gemisi tasarımına ilişkin ne gibi detaylar barındırıyor?

Bakanlık tarafından paylaşılan görsellerde tasarım çalışmaları başlayan uçak gemisinin 285 metre uzunluğa ve 68 metre genişliğe sahip olacağına ilişkin bilgiler yer alıyor. 60 bin ton deplasmana sahip olması planlanan geminin saatte 25 knot hız yapması (saatte yaklaşık 46 km) ve uçakların iniş kalkış yapması için STOBAR sistemi kullanması hedefleniyor.

‘TAM MANASIYLA BİR UÇAK GEMİSİ OLACAK’

Kamuoyuna yansıyan görseldeki veriler üzerinden Türk Deniz Kuvvetleri envanterine kazandırılması hedeflenen uçak gemisini yorumlayan Savunma ve Denizcilik Araştırmacısı Kozan Selçuk Erkan, “Bu kapsamda yaklaşık 35 ila 40 uçak / 8 ila 12 arası helikopter taşıyacak bir gemi beklediğini söyleyebiliriz. Amfibi bir gemi değil, tam manasıyla bir uçak gemisi olacak ve İngiliz uçak gemisi HMS Queen Elizabeth ile hemen hemen aynı boyutlara sahip olacak. Bu uçak gemisi Amerikalıların ve Fransızların benzer platformlarda kullandığı Katapult (CATOBAR) olarak tabir ettiğimiz kabaca uçağın bir mancınık yardımıyla fırlatılmasıyşa uçurulduğu sistemle çalışmayacak. Bunun yerine İngilizlerin, Rusların, Çinlilerin ve Hintlilerin gemisinde olduğu gibi rampa üzerinden uçağın kendi gücüyle kalktığı bir sistemle (STOBAR) çalışacak. Kamuoyuna yansıyan fotoğrafların çok gerçekçi olmadığını vurgulamakta fayda var. Çünkü aynı görselde belirtilen isterlerle orada bulunan fotoğrafın birbiriyle alakası yok. Bu sebeple isterleri doğru kabul ederek yorum yapmanın daha doğru olduğunu düşünüyorum” diyerek geminin boyutları itibarıyla üzerine konacak uçağa ilişkin bazı ipuçları verdiğini belirtti.

HMS Queen Elizabeth

‘MUHTEMELEN ÜZERİNE BÜYÜK BİR UÇAK KONACAK’

Kamuoyuna yansıyan verilere göre uçak gemisinin oldukça büyük bir gemi olacağını dile getiren Erkan, “Bu kadar büyük bir gemi istediğine göre bu geminin üzerine muhtemelen büyük bir uçak konulmasının planlandığını söyleyebiliriz. Çünkü eğer bu gemi üzerine Hürjet koymayı düşünüyorsak Hürjet için bu kadar büyük bir gemiye ihtiyacımız yok. 285 metre ölçü olarak çok büyük bir uçak gemisine karşılık geliyor. Hindistan’ın bir yıl önce bitirdiği uçak gemisi 260 metre boyundadır” dedi.

Uçak gemisine ilişkin görselde yer alan geminin üzerindeki uçakların KAAN ile benzer olduğunu doğrulayan Kozan Selçuk Erkan, KAAN’ın halihazırda pahalı bir uçak olacağını ifade ederek sözlerine şöyle devam etti:

“KAAN’ı denizci hale getirmek daha da pahalı olacaktır. Böylesine pahalı ve zahmetli bir uçağı denizci hale getirmek için de bazı değişiklikler yapılması gerekiyor. Çünkü o zaman şartlar değişecek. KAAN’ın korozyona karşı daha dayanıklı olması, kalkış ve inişler için daha dayanıklı, güçlü bir hale getirilmesi gerekecek. Bu da böyle bir çözümü çok daha pahalı ve zahmetli bir hale getirecek. Belki alternatifler olur, o zamana kadar neler değişir veya neler olur göreceğiz. Bundan 6 ay önce birisi ABD ile F-35 konusunu tekrar konuşabileceksiniz dese buna gülerdik. Şimdiyse olabilir şeklinde karşılıklı açıklamalar geliyor. O sebeple kesin şekilde denizcileştirilmiş bir KAAN konulacağını söylemek yerine zamanı geldiğinde eldeki alternatiflerin de gündeme gelebileceğini söyleyebiliriz. Bunları konuşmak için henüz çok erken ancak geminin 285 metre olarak belirtilmesi de KAAN’ın olabileceği anlamına geliyor. En azından ‘Gemi olacaksa üzerinde KAAN’da görev yapabilsin. Biz gemiyi buna göre boyutlandıralım’ denmiş diyebiliriz.”

İnşa edilmesi planlanan Türk uçak gemisi kamuoyuna yansıyan veriler üzerinden değerlendirildiğinde ABD ve Fransız uçak gemilerinde bulunan, uçak gemisinden iniş-kalkış yapabilen E-2 HAWKEYE tipi uçaklarının kalkış yapabilmesi için uygun olmadığını ifade eden Kozan Selçuk Erkan, “E-2 uçakları üzerinde bulundurduğu ağır radar sistemleri sebebiyle katapult sistemiyle çalışan gemilerden kalkış yapabiliyor. O sebeple bu uçakların inşa edilmesi planlanan Türk uçak gemisinde konuşlandırıldığı bir senaryo ihtimali yok. Ancak benzer bir sistemi yerli İHA sistemleri üzerinden oluşturmak teorik olarak mümkün. HAVELSAN’ın bu konuda resmi bir açıklaması var. AKINCI İHA’larının AESA radarlarla donatılıp sürü şeklinde çalışarak geniş bir alanda erken ihbar yapabilecek şekilde kullanabileceklerine ilişkin bir açıklamaları oldu. Yani bu gemide bulunacak olan İHA sistemlerinin erken ihbar yapabilecek ekipmanlarla donatılması ve kalkış yaparak ileri hatlarda erken ihbar görevinde kullanılması teorik olarak mümkün” diye konuştu.

Erkan, inşa edilmesi planlanan geminin nükleer güçle çalışmasının ihtimal dahilinde bulunmadığını düşündüğünü ifade ederek şunları da ekledi:

“Nükleer sevk reaktörleri daha küçük ve daha yüksek teknoloji gerektirdiği için bir nükleer güç santralinden çok farklı prensiplerle çalışır. Nükleer güç santrallerinde hedeflenen buhar üretmek ve elde edilen buharı türbinlere aktararak elektrik enerjisi elde etmektir. Ancak nükleer sevk reaktörlerinde direkt olarak enerji elde etmeye çalışılır. İkisi arasında çok büyük bir fark vardır. Bu konuda dışarıdan hazır alım veya büyük ölçüde bir mühendislik desteği alınmadığı sürece sadece bir nükleer enerji santraline sahip olmamız sebebiyle nükleer güçle çalışan bir uçak gemisi yapma ihtimalimiz yok.”

TF-2000

‘TF-2000’İN ÖLÇEĞİ DARALTILMIŞ OLABİLİR’

Dizayn Proje Ofisi Müdürlüğü’nün paylaştığı fotoğraflara yansıyan afişler üzerindeki TF-2000 detayını yorumlayan Kozan Selçuk Erkan, TF-2000 Hava savunma muhribinin ölçeğinin daraltılmış olabileceğini belirterek, “Muhtemelen TF-2000’in ölçeği biraz daha daraltıldı. Çok Amaçlı Aktif Faz Dizinli Radarı’nın (ÇAFRAD) daha hafifletilmiş bir halini kullanmayı planladığımız için haliyle geminin de ölçülerinin belirli ölçülerde azalmış olduğundan bahsedebiliriz. Bu daha uygun maliyetleri, daha az personeli, ekipmanı ve alt sistemleri işaret ediyor. Bunların hepsi hem maliyeti hem de daha az insan kaynağını olumlu şekilde etkileyen hususlar. Muhtemelen böyle bir yöntem seçilecek. Yani çok büyük bir üst yapıya sahip olan bir ÇAFRAD radarı yerine daha küçük, daha makul belki de 4 adet CENK-S radarının sabit olarak dizildiği bir radar olacak. Bu sayede de daha maliyet etkin, yüksek verimlilik elde edilebilecek iş görür bir tasarım olacak” diyerek düşüncelerini paylaştı.

‘KAAN’DAN SONRA EN BÜYÜK PROJE OLUR’

Uçak gemisi projesinin Milli Muharip Uçak KAAN projesinden sonra en büyük ikinci proje olacağına dikkat çeken Erkan, “KAAN projesinde bir uçak yapıyorsunuz ancak uçak gemisi projesinde bu gemiyle birlikte bir görev grubu da inşa etmeniz gerekiyor. Bu görev grubunun içinde denizaltı da olacak, hava savunma gemileri de olacak, denizaltı savunma korvetleri veya fırkateynleri de olacak. Tüm bunları ete kemiğe büründürmek çok büyük bir projeler zinciridir. TF-2000’i yapamamanız böyle bir uçak gemisini kullanamamanız anlamına gelir. İSTİF sınıfı gemilerin belki de sayılarını artırmanız gerekecek. Belki de denizaltı ihtisası olan ayrı bir İSTİF sınıfı yapıp onu bu uçak gemisiyle beraber kullanmaya başlayacaksınız. Çünkü uçak gemileri tek başına görev yapmaz. Yanında en az altı gemi ve bir lojistik destek gemisiyle görev yapar. Yani bu geminin tasarım çalışmalarının başlamış olması bu gemi suya inmeden önce çok sayıda geminin tasarlanıp inşa edilmesi ve göreve hazır hale gelmesi anlamına geliyor” yorumunu yaptı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir